Şebo'dan hüzün şarkıları
Şebnem Ferah ODTÜ Mezunlar Derneği'nin Vişnelik'indeydi geçen hafta sonu...
Orada izlediğim konserler arasında en kalabalık olanıydı.
Gündüz yağan yağmura ve yağmurdan arta kalan çamura rağmen...
Ama kalabalıktan çok, gelenlerin canlılığıydı asıl dikkat çekici olan...
Ankaralılar, eski bir ODTÜ'lü olan "Şebo"nun yeni albümünü birkaç ay içinde neredeyse baştan sona ezberlemişlerdi.
Mor ve Ötesi'nin bir ara konsere dahil olması (ve grubun solisti Harun Tekin'in, çıkışta korumalarla neredeyse yumruk yumruğa gelmesi) gecenin sürpriziydi.
Şebnemseverlerin önceden aşina olduğu, ama bu albümde hepten ortaya çıkan bir özellik var:
Her parçada, her notada, her sözde derin bir keder dillendiriliyor.
Yüksek volümlü rock ritmleri ve Şebnem'in çığlıkları ardına gizlense de yenilmişlik duygusunu hissetmemek olanaksız...
Daha albümün açılış parçası "Okyanus"ta ağır bir kapı ardındaki okyanusa ulaşmaya çalışan törpülenmiş bir kız var karşımızda...
Aynı kız, albüme adını veren şarkıda yanağından süzülen yaşları "Benim can kırıklarım var" diye açıklıyor.
Sonraki şarkılarda "kırılan kalpler"den söz ediyor, kendini "kuru yapraklarla kaplı çıkmaz bir sokağa" ya da yüreğinden başka sığınacak yeri olmayan bir "mülteci"ye benzetiyor, "Zaten düşmüşüm, kaldırımlar yatağım olmuş" diyor.
Bunları söylerken öyle sahici ki, yanımızda şarkıları çığlık çığlığa eşlik ederek dinleyen üniversiteli kız aniden gerçekten de Vişnelik'in çamurdan yatağına düşüyor.
Toplayıp götürüyorlar.
Şebnem belki deprem sonrasında acılarını demlendirdiği 2,5 senelik suskunluk döneminde biriktirdiği hüznü notaya döküyor.
"Artık uzun cümleler kuruyor" ve her şarkıda can kırıkları batırıyor dinleyicisinin yüreğine...
Lakin bu hüzün, müziğine yakışıyor.
Sesine de...
Can Dündar