Hepimizin Hayatında Az Ya Da Çok Can Kırıkları Mevcut...
Hepimizin hayatında az ya da çok can kırıkları mevcut… “Acıyı bu kadar güzel tarif eden bir söze daha önce rastlamamıştım” diyen Şebnem Ferah da yeni albümüne bu yüzden bu adı vermiş. Sonunda başardık ve işte Şebnem Ferah’a dair her şey bu satırlarda…
Güzel çirkin derdi yok!
Kompleksleri yok!
Sansasyon yaratma derdi yok!
Ailevi problemleri yok!
Ama şarkılarında söylediği şeyler ÇOK!
- En baştan başlarsak; ilk albümden hatta Volvox’tan bu yana neler değişti müzik yaşantınızda?
Aslında çok büyük bir değişiklik olduğunu söyleyemem. Ben her zaman müziği çok sevdim, bugüne kadar olan her şey de bunun sonucu… 16-17 yaşlarımdayken müziğe duyduğum aşk ve bağlılık nasılsa, bugün de aynı duyguları taşıyorum. Her şeyi daha anlamlı kılan en büyük fark; müziğimi, şarkıcılığımı daha fazla insanla paylaşıyor olmam ve bir çeşit sorumluluk duygusu taşımam. Bunun dışında benim bakış açımda ya da duygularımda bir değişiklik olduğunu söyleyemem. Müziği severek yaptığınız zaman etrafınızda meydana gelen hiçbir şey, meselenin özünden uzaklaşmanıza sebep olmuyor sanırım. İşte bu yüzden, yani severek yaptığım bir şeyle yaşadığım için çok şanslıyım.
- Can Kırıkları’nın sert bir albüm olduğu çok konuşuldu. Sizin yorumunuz nedir konuyla ilgili?
Ben her albümümü kaydederken, hatta öncesinde şarkılarımı yazarken, sanki dinleyicilerin karşısına ilk kez çıkacakmış gibi hissederim. Ve birilerinin hayatına şarkılarımla gireceksem, en iyi yapabildiğim şekliyle olsun isterim. Bunun için de albümlerimi kendi aralarında asla kıyaslamam. İçimden gelen melodileri yine içimden gelen sözlerle birleştirip şarkı haline getirmek, düne kadar varolmayan bir şeyleri hayata geçirmek ne kadar heyecan verici anlatamam. Gün geçtikçe bunun kıymetini daha iyi anlıyorum. “Can Kırıkları” da, tüm müzikal geçmişimi, şarkıcılığa dair tüm duygularımı aktarmaya çalıştığım, beraber çalıştığım müzisyen arkadaşlarımızla birlikte müzikal yapımızı yansıttığımız bir çalışma oldu. Sert olması ya da insanlara öyle gelmesi yönlendirilecek bir şey değil. Ancak tavrınız köşeliyse, şarkınız da köşeli olur, sadece bir piyano ile söyleseniz bile…
- Albümün hazırlık aşamasından bahseder misiniz?
Evimin her tarafında deveterler, kalemler vardır ve aklıma gelen her şeyi yazıp çizer, kaydederim. “Artık yeni şarkılar yapmak istiyorum” hissi dominantlaşmaya başlayınca da, bunların üstünde uzun ve ayrıntılı bir biçimde çalışmaya başlarım. Bu dönem yaklaşık 7-8 ay sürüyor, bu sürede kendimi her açıdan beslemeye çalışırım, saatlerce yaşarım, şarkı söylerim, rutin etütlerimi yaparım, derken yavaş yavaş her şey şekillenmeye başlar ve o 7-8 ay boyunca üzerinde düşündüğüm her şey, birer şarkı olarak şekil almaya başlar ki bu dönem de 2-3 ay sürer. Sonra da stüdyoya girip bu şarkıları kaydetmeye başlarız. Diyebilirim ki, hayatımın en eğlenceli ve aynı zamanda doyurucu zamanlarını stüdyoda arkadaşlarımla çalışırken yaşıyorum…
- Şarkılarınız hep çok uzun ve etkileyici cümlelerden oluşuyor. Bu şarkıların oluşumu da uzun sürüyor mu?
Az önce söylediğim gibi toplamı bir sene kadar sürüyor. Bu dönemde dünyanın en asosyal insanı oluyorum ama şarkı sözü yazmak benim hayattan zevk alma biçimlerimden en önde geleni. Dolayısıyla bana uzun ya da fiziksel anlamda yorucu gelmiyor.
- Size hangi duygular şarkı yazdırır?
İnsana ait her duygunun çok değerli olduğunu düşünüyorum. Üzüntü de olabilir, sevinç de, öfke de… Önemli olan yaşadığınıza verdiğiniz değerdir. Ama bunun yanı sıra bana şarkı yazdıran en önemli duygu; benim kendimi müzikle bulabilmem, bu şekilde nefes aldığımı hissettiğim gerçeğidir. Bu gerçek benim için şarkılarımda anlattıklarımdan daha önde olan bir gerçek.
- “Can Kırıkları” bildiğim kadarıyla bir kitap ismi… Bu ismi albümünüze taşımanızın özel bir nedeni var mı?
Kitap bana yazarı Karin Karakaşlı tarafından armağan olarak gönderilmişti. Ben de daha elime alır almaz adından çok etkilendim ve şarkı adeta kafamda çalmaya başladı. Acının bu kadar dokunaklı iki kelimeyle ifade edildiğine daha önce rastlamamıştım.
- Peki Şebnem Ferah’ın hayatında “Can Kırıkları” çok mu?
Bugüne kadar yaşadığım hayat, acılarıyla ve tatlı taraflarıyla yoğun bir hayat oldu. Herkesin yaşarken içinde adeta fay haline gelen ve ilk tetikle güçlü bir şekilde kırılmaya başlayan kırıkları vardır; elbette benim de var…
- Şarkı sözlerinizde bu kez aşktan çok az bahsediyorsunuz… Bu bilinçli bir tercih mi? Aşk çıktı mı hayatınızdan?
Ben şarkı sözü yazarken plan program yapmıyorum. İçimden doğal olarak çıkanlara öncelik tanıyorum, çünkü böylesi bana daha gerçek geliyor. Aşk hayatımdan çıkabilir mi? Mümkün değil. Ama belki yaşım da ilerledikçe daha başka konuların da ne kadar önemli ve değerli olduğunu algılıyorum. “Can Kırıkları”nın kişisel bir hikaye formatından çıkıp her insana dair olması belki de bu yüzdendir ama bu bir daha aşk şarkısı yazmayacağım anlamına da gelmiyor. Ne yaşıyorsam yüreğimde. O dönem hangi duygular ağır basıyorsa, onlar ortaya çıkıyor.
- Yaşadıklarınızı dürüstçe şarkılarınıza taşıdığınızı biliyoruz. İnsanlar genelde yaşadıklarını, özellikle de acılarını açıklamaktan sakınırlar. Siz nasıl bu kadar cesaretli olabiliyorsunuz?
Bence bu cesaret değil, son derece normal bir şey. Aksi bana çok daha anormal geliyor. Kimden ve hangi sebeple çekineyim ki? Hepimiz insan değil miyiz? Hepimizin acıları veya sevinçleri yok mu? Üzüldüğümüz, sevindiğimiz şeyler birbirine bu kadar çok benzerken, farklı yansıtmak bana büyük bir yalan gibi geliyor ve ben insanların gözüne baka baka inanmadığım bir şey söyleyemem.
- Aslında herkesin bildiği Şebnem Ferah; son derece sakin, dingin ve oldukça sıcakkanlıdır. Fakat şarkılarınızda hep bir isyankarlık ve her şeye bir itiraz durumu var… Bunu neye bağlıyorsunuz?
Her şeye değil… Belki bana yanlış gelen şeylere itiraz ettiğimi söyleyebilirim. Bu da çok olağan bir şey. Şarkılar insana günlük hayatta yaşayamadığı kadar yoğun yaşama imkanı sağlıyor ve bir özgürlük alanınız oluyor. Ben de o alanda içimden gelen ya da içimde kalan şeyleri müzikal olarak dışarı çıkarıyorum.
- Şu aralar Türkiye’de rock müzikte epey bir hareketlenme söz konusu… Siz nasıl buluyorsunuz bu gidişatı ve beğendiğiniz gruplar kimler?
Çok olumlu ve aynı zamanda olağan buluyorum. Şu anda başarılı olan gruplar; yıllardır barlarda sahneye çıkan, tecrübesi olan ve bu sürecin sonunda doğal olarak kendini ifade edebilmekte, bir günde şarkıcı yapılmaya karar verilmiş insanlardan çok daha başarılı olanlardan oluşuyor. mor ve ötesi’ne bayılıyorum mesela. Daha yeni Çilekeş’in albümünü dinledim ve onu da çok beğendim. Doğrusu, bütün arkadaşlarıma saygı duyuyorum ve yaptıkları hoşuma gidiyor.
- Bu röportaja hazırlanırken fark ettiğim bir şey var ki; adınıza hazırlanmış birçok fan sitesi bulunuyor…
Kendimi şanslı hissetmemin en büyük sebeplerinden biri de bu… Bizim artık kemikleşmiş bir ilişkimiz var sanırım. Bu ilişki sonucunda da kimi zaman site kurarak, kimi zaman konserlerdeki sıcaklıklarıyla bana hayatımın en değerli anlarını yaşatıyorlar. İlk olarak Sebocuyuz.net kurulmuştu yıllar önce. Sonra yenileri eklendi. Her biri benim için özel ve değerlidir, çünkü benim için asıl olan bunu yapmalarına sebep olan şeydir. Çünkü yaptığınız şarkıların başkaları üzerindeki izdüşümü çok kıymetli bir şey.
- Şebnem Ferah albümlerinin hepsi o kadar çok beğeniliyor ve zaman geçse de dinleniyor ki, hiç Best Of albüm çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Klasik şekliyle yapmayı düşünmüyorum. Ayrıca daha ileriye dönük yaşamayı seviyorum. Yeni beni hala yapamadığım şarkıları hayal etmek daha çok heyecanlandırıyor. Ama büyük ihtimalle unplugged olmak kaydıyla bir konser albümü ya da farklı bir şey yapmayı istiyorum. Doğal olarak da böyle bir çalışmaya tüm albümlerin en beğenilen ve benim de en sevdiğim şarkıları girecektir ve bir çeşit Best Of olacaktır diyebiliriz.
- Çok merak ettiğim bir şey var… Bir televizyon kanalı için Tori Amos’la röportaj yaptınız. Sizden mi geldi böyle bir röportaj teklifi?
Hayır, benim değil; onların önerisiydi. Ben de en azından hoş bir tecrübe olacağını düşünerek ilk başta tereddüt etmekle birlikte yapmaya karar verdim.
- Yurt dışı kesinlikle sizin gibi birinin varlığından haberdar olmalı bence… Böyle bir çalışma içine girmeyi düşünmüyor musunuz?
Teşekkür ederim. Maalesef bu benim tek başıma yapabileceğim bir şey değil. Kim istemez daha çok insana ulaşmayı? Benim yapabileceğim tek şey, çok çalışmak olabilir ve bunu da yapmaya çalışıyorum. Her dönem şarkıcılığımı ve müziğimi geliştirmeye çalışıyorum. Ama yurt dışı dediğimiz şey o kadar büyük ki… Avrupa ülkelerinin müziğe bakış açısı Amerikalılardan çok farklı mesela. Beğenileri de öyle. Benim idrak ettiğim; bu işin sadece masa başında karar verilerek yapılabilecek bir şey olmadığı. Benim gibi müzik yapanlar için en doğru yol valizini toplayıp gitmek… Bu da çok kolay bir karar değil. Başka bir yöntem olan, şirketler arası görüşmelerinse Türkiye için artık geçerli olmasına imkan yok diye düşünüyorum. Çünkü sektörel olarak aynı masaya oturabilmemiz için daha çok uzun yıllar geçmesi gerekiyor. Müzisyenlerden değil, sektörden söz ediyorum. Türkiye de bu anlamda bence en dejenere olmuş döneminin sonuçlarını yaşıyor.
- Sadece müziğinizle varolmayı başaran ender sanatçılardan birisiniz. Bu özelliğinizi nasıl koruyorsunuz?
Bazı şeylere elbette dikkat ediyorum ama hayatta asla yapmayacağım şey; kendi yaşam biçimimden taviz vermektir. Bu iki uç arasındaki denge her zaman çok kolay bulunmuyor ama ben zaten sadece bir müzisyenim, dolayısıyla kendimi değil, üretimimi paylaşmayı tercih ediyorum. Müzik yapabilmek için ünlü bir şahsiyet gibi değil, müzisyen gibi yaşamanız gerekir ve ben de öyle yaşadığıma inanıyorum.
- Bir şarkınızda; “Kalabalıklar arasında yalnız kalmaktansa dünyanın bir ucunda tek başınayım” diyorsunuz. Amerika’ya da gittiğinizi biliyorum. Bu tercih ettiğiniz bir yalnızlık mıydı ya da bir tepki miydi?
O zamanlarda çok yorgundum. Tam 4 yıldır tatil yapmamıştım, kendimi de pek iyi hissetmiyordum yorgunluktan dolayı. Yeni yerler görmeyi de çok severim. Dolayısıyla karar verdim ve gittim. Tepkiden ziyade, yoğun bir biçimde yalnız olmaya ihtiyacım vardı ve iyi ki de gitmişim. İnsan hiç tanımadığı bir yerde ve kültürde vakit geçirirken her şeyi daha yoğun hissedebiliyor. Bunun için bana çok şey kazandırdığını düşünüyorum.
- Saçınızda, makyajınızda, aslında bütün olarak imajınızda değişiklikler görüyoruz. Kimlerle çalışıldı bu değişiklikler için?
Arada sırada yenilikler yapmak iyidir diye düşünüyorum, çünkü insan zamanla kendinden sıkılabiliyor. Aslında uzun vadede imaj çalışması gibi şeylere karşı olan, ‘en azından kendim için söylemek gerekirse’ böyle şeylere uzak olan biriyim. Çünkü gözünüze ne kadar far sürdüğünüz ya da saçınızın rengi önemli değil olan; tamamen içiniz… Bu yüzden de hep daha sade olmayı tercih ederim. Ama bu albümün ilk etaptaki tüm görsel çalışmaları Hakan Utangaç (Pentagram) tarafından yapıldı ve önerileri benim de çok hoşuma gittiği için uyguladım.
- Müzik, hayatınızın büyük bir bölümünde olsa da müzik dışında neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Film seyretmekten, ailemle ve arkadaşlarımla olmaktan, bir yerlerde canlı müzik dinlemekten, konser izlemekten ama en çok da başka ülkelere seyahat etmekten hoşlanırım. Fırsat buldukça da bunların tamamını yapmaya çalışırım.
- Şebnem Ferah, şarkılarını bu kadar uzun yazarken kendini bir cümleyle nasıl anlatır?
Bilmem ki… En iyi “Şarkı söylemeyi seven bir müzisyen…” diye anlatabiliriz.
- İlk aşkınızı hatırlıyor musunuz?
Hatırlamaz mıyım?!
- Hiç kompleksleriniz oldu mu?
Komplekslerim olmadığı gibi, şanslı bir insan olduğumu düşünürüm hep. Ama pişmanlıklarım ya da isteyip de yaşayamadıklarım oldu tabii. Ben çok gerçekçiyimdir. Herkesin de, ne kadar istemesek bile yaşadıklarını kabul edip, hayata olumlu bir şekilde devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü böyle yapmazsak sizce de hayat çekilmez olmaz mı?
- 17 yaş çılgınlıklarınızı hatırlıyor musunuz?
Ben kendimi hiçbir zaman çılgın biri olarak görmedim ama başkalarına göre o yaşlarda rock müzikle ilgilenmeye başlamam, gitar çalmam, gruplarda şarkı söylemem ve müzikten başka bir şey düşünmemem çılgınlıktı! Bana göreyse son derece normaldi.
- Ailenizle ilişkileriniz nasıldı?
Beni özgür yetiştirdikleri ve karşılıklı güvenimiz tam olduğu için ailemle ilişkilerim her zaman olumlu olmuştur. Hiçbir zaman beni engellemeye çalışmadılar. Aksine hep destek oldular. Bir de sevginin yoğun olarak yaşandığı bir ailede büyümek, insana sonradan hiçbir şeyin kazandıramayacağı bir güveni miras bırakıyor. Bu güven duygusuyla büyüdüğüm için çok mutluyum.
- Geçmişe dair yapmak isteyip de yapamadığınız bir şey var mı?
Olmaz mı? Keşke dediğim bir sürü şey var. Bunu kötü anlamda söylemiyorum, her deneyimin insanı geliştirdiğine kesinlikle inanıyorum ama bir sürü şey var yapmak isteyip de yapamadığım tabii. Zaten keşke dediğim her şeyi er geç yapmaya çalışarak yaşıyorum.
Cosmo Girl - 19 Eylül 2005
{alıntıdır}