HİSLERİNİZİ ISLAH EDEMEZSİNİZ..
Beşinci albümü “Can Kırıkları”nı yayınlayan Şebnem Ferah’la müzikal yolculuğunu ,albümünü ,dinleyicileriyle olan ilişkisini ve Tori Amos’la yaptığı röportajı konuştuk .
Şebnem Ferah’ın ,insanın içine işleyen bir tarafı var.Sesinin ,sözlerinin kendisinin..Bu ,sebebini anlayamadığımız bir içe işleyiş değil.Sebebi çok açık:Ferah ,tümüyle gerçek ,abartısız ve sağlam.Müziğe aşık olduğu her halinden belli olan ve bu aşkı da sansürsüz biçimde yansıtan biri.
Pasaj Müzik’ten çıkan “ Can Kırıkları” adlı beşinci albümünde alıştığımız tarzın biraz daha sertleşerek devam ettiren Ferah “birilerinin şarkıcı yaptığı biri değilim” ben.Bu bana öyle bir özgürlük alanı sağlıyor ki, sahip olduğu şeyi biliyorum,” diyor.
Sizi bir şekilde Sezen Aksu ‘ya benzetiyorum Müzikal anlamda değil ama tıpkı Sezen Aksu gibi sizin de çok seveniniz var.Ve size çok bağlılar .Sevmeyen yok gibi , varsa da saygılarından susuyorlar.Bu kadar çok seviliyor olmak nasıl bir duygu?
Bu karşılıklı bir şey .O duyguların hepsi benim kalbimde de var.Birilerinin hayatında bir yerim olacaksa , bir albümde beni evlerine , arşivlerine koyacaklarsa ,sesimi duyacaklarsa ,yaptığım müziğe dakikalarını ayıracaklarsa , bu bana hala mucizevi ve çok kıymetli bir şey gibi geliyor.Beş dakikalığına bir şarkıyla gireceksem hayatlarına , o beş dakikayı beraber yaşayalım istiyorum..
Yani samimiyet çok önemli sizin için.
Evet , o kelimeyi kendim telaffuz etmek istemiyordum ama öyle bir ilişkimiz olduğuna kanaat getirmiş durumdayım..
Ama bu hiç laçka bir samimiyet de değil ,sistemli bir samimiyet.
Evet.bu aslında daha çok onlardan kaynaklanan bir şey.Hem çok zekiler, hem de kendilerine geliştiren insanlar .Aynı zamanda çok saygılılar.Dokuz senedir kaç tane konser vermişimdir, bir kere bile laçka bir davranışla karşılaşmadım.
“Can Kırıkları”, diğerlerine göre daha sert bir albüm .Bir de sanki üst üste dinlenmesi ,üzerinde biraz düşünülmesi gerek bir albüm gibi.
Bana sorulacak olursa , bu albüm tam bir performans albümüdür. Bu albümde hakikaten kendimce daha iyi söylediğimi düşünüyorum.Öte yandan ,benim söyleyecek. bir şeyim varsa ve bunu müzikle söylemek istiyorsam ‘bunu şöyle bir forma sokalım ki daha kolay anlaşılsın’ diye düşünmem.Bu artık dinleyen insanların algılama mekanizmalarına hakaret gibi geliyor. ‘Hadi bir albüm yapalım sert olsun’ demem.Her an bir sonraki albümde sadece piyano eşliğinde şarkı söyleyebilirim.Benim için önemli olan iyi performans, bunun iyi kaydedilmesi, parçaların mümkünse insanın kalbine dokunabilmesi.İçinde gerçek kelimeler ,çığlıklar yada fısıltılar olması.Bir albümün 10-12 şarkı içindeki bu ,şu şarkı diye değil,uzun bir şarkı gibi değerlendiren biriyim.İnsanlara da bunu sunmak istiyorum.
Albümünüzdeki parçaların çoğunda denizden bahsediyorsunuz.hatta ilk parçanızın adı “ Okyanus” Hayatınızda nasıl bir yeri var denizin?
Şarkıları kaydedip arka arkaya dinlemekten başladıktan su,deniz yüzmek okyanus gibi mevhumları çok kullandığımı fark ettim.Denizi severim.Yalova da doğdum .Babam balık tutmayı çok severdi.Çocukluğumun belki en güzel anıları o döneme aittir.Fark ettim ki ,denizi ,yüzmeyi, hayat ve hayatla baş etme konusunda küçük bir metafor kullanıyorum.Belki insanın en saf arınmış,daha doğrusu bir sürü başka şeyle dolmamış,kirlenmemiş haliyle özdeşleştiği için sıkça ona başvurmuşumdur..Su temizdir ya.
Hayatın bitmeyen bir ergenlik bunalımı olduğunu düşünüyor musun?
Aynen öyle.
Sözlerinizden de bu hissediliyor.Bunu olgun ve iyi bir biçimde ifade etseniz de ,tıpkı ergenlik dönemindeki gibi bir isyan ve üzüntü var.
Benim hep aynı yerim acıyor çünkü .O değiştirebileceğim , olgunlaştırabileceğim ya da ıslah edebileceğim bir şey değil.Bu duruma verebileceğiniz tepkileri ıslah edemezsiniz.Yaşınız kaç olursa olsun , ağlamak geliyorsa ağlarsınız.Sadece eskiden ‘aman Allahım bittim ben’ dediğiniz şey ,yaş ilerleyip de tecrübeniz arttıktan sonra karşınıza çıktığında ,verdiğiniz reaksiyonlar ya da onu atlatma süreciniz değişiyor..Ben mesela önlem alabilen biri değilimdir.Doğru da bulmuyorum.Sinir uçlarım hep açıktır.Nereye kadar önlem alabilirsin zaten?Hayat bizim planladıklarımızın üzerinde ilerlemiyor.Özellikle böyle şeylerle de yüz yüze gelmiş biri olarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim.Mutlu olmak ,gülmek şakalar yapmak ne kadar güzelse ağlamak ,bağırıp çağırmak bir o kadar insana a,t, içimizde var olan duygular .Biri düğmeyi sola çevirmek , biri sağa çevirmek gibi.
Geriye dönüp baktığınız zaman ne görüyorsunuz?
Ben hakikaten kendimi bildim bileli müzik yapan biriyim.Bu gelişimi gördüğüm zaman mutlu oluyorum.Hiç ‘ Şu zaman geldiğinde albümüm çıkmalı’ yada ‘ Şöyle bir şarkıcı olmalıyım’ demedim.Bunlar benim için hep doğal bir biçimde oldu.Orta okuldan itibaren gruplara girip şarkı söyledim, enstrüman çaldım, sonra kendime daha oturaklı bir grup kurdum, konserler verdik, barlarda iki sene boyunca durmadan çaldık , çok büyük bir tecrübeydi.Geneline baktığım zaman ,hiçbir şey zorla olmamış.Ben bunu kafama takmışım ama bağıra ,bağıra söylemiyormuşum.Ve gereken her şeyi yapıp kendimi eğitmeye çalışmışım.Bütün bu gelişim sürecine baktığımda bana her şey çok harika geliyor.
Çaldığınız ekiple çok uzun süredir berabersiniz.Hem arkadaşsınız hem iş yapıyorsunuz.Zor bir şey mi bu?
İtiraf etmeliyim , bazen çok zor oluyor ama biz birbirimize çok saygı duyuyoruz.Metin (Türkcan) gitar çalarken durup onu seyrettiğim zamanlar olur.Yada Aykan (İlkan) davul çalarken .Ya da bütün dünya bir laf etsin ,Ozan (Tügen) bir laf etsin.Ozan bir yanadır ,dünya bir yana .Buket’in (Doran) var oluşunu bile çok tekdir ediyorum.Hem iyi bir bas çalıyor hem de çok sevdiğim bir arkadaşım .Çok uzun zamandır arkadaş olmamıza rağmen laçkalaşmadan ,saygımızı koruyarak bir arada olabiliyoruz.
Tori Amos ‘la CNN Türk için bir röportaj yaptınız.Nasıl teklif geldi?
Tori Amos , benim ilgi alanıma girmeyen biri olsa asla yapmayacağım bir şeydi.Klasik bir röportaj olmasını istemediklerini söylediler, bir hoşluk yapmak istediler sanırım .Kendisine çok saygı duyduğum için ,hoş bir tecrübe olacağını düşündüm.Etkileyiciydi benim için.Ama ben bir gazeteci değilim.
Nasıl buldunuz Tori Amos’u?
Öyle bir göz hapsine alıyor ki insanı, ‘Diğer sorum ne olacak’ deveterinizi bakamıyorsunuz.Çok düşük bir volümle , herkesin pür dikkat on dinlemek zorunda kalacağı şekilde konuşan ,çaktırmadan insanları kontrol altına alan biri.Ve hakikaten bu kadar aura’sı gözüken biriyle karşılaşmamıştım.Çok yüksek enerjisi vardı.Çok etkilendim ama şaşırmadım.
Son olarak çığlık atmak sizin için ne ifade ediyor?
Benim için fısıltıyla çığlık atmak arasında bir fark yok.Parçanın ruhen öyle bir şey gerektirdiğini düşünürsem, daha doğrusu içimden çıkıyorsa yaparım.Çığlık atmak benim için ses aralığımın genişliğini göstermek yada ‘işte ben böyle de bir şarkıcıyım,’ demek için yaptığım bir şey değil ;bir duygunun dışa vurumu.