ARTIK UZUN CÜMLELER KURUYOR
KENDİ CÜMLELERİ
Şebnem Ferah şahsi kimliğiyle tanınmak değil, müzisyen olarak varolmak istiyor. Yerli rock’ın taçsız kraliçesi Şebnem Ferah, yeni albümü “Can Kırıkları”yla her zamankinden daha isyankar.
Şimdi televizyonu kapatıp, müziğin sesini kısın. Mümkünse tek başına kalabileceğiniz bir odaya geçin. Çünkü birazdan okuyacağınız röportaj, ileriki yaşamınız için özellikle de müzik eksenli bir yaşam planlıyorsanız çok önemli. Rock dünyasının taçsız kraliçesi Şebnem Ferah, yeni albümü “Can Kırıkları”nı anlatırken çok önemli yaşam tavsiyelerinde bulunuyor. “Çamur mu sürmek istiyorsun birinin duygularına, önce senin ellerin kirlenecek” diyor. Bu bile tek başına bir hayat dersi değil mi? Devamı, ünlü müzisyenin Mix’in sorularına verdiği yanıtlarda gizli.
- Volvox’dan bu yana neler değişti?
Çok şey değiştiğini söyleyemem. O zaman da müzik yapıyordum, şimdi de… Bazı şeyleri, olması gerektiği gibi basamak basamak yaşadım. Müzik yapmak isteyen birine en büyük tavsiyem enstrüman çalmayı öğrenip bir grup kurması ve tecrübe edinmesi Ondan sonrası doğal olarak gelişiyor.
- Bu kez sert bir albüm hazırlamışsın…
Parça yaparken sound’u böyle olsun, şu enstrümanlar çalınsın gibi bir yaklaşımım yok. Şarkının kendisi, nasıl düzenlenmek istediğini söyler. Bilgisayarda sonsuz kombinasyonda yüzlerce şey yapabilirsiniz. Benim sevdiğim şey ise şarkının en basit hali. Önemli olan parçanın türü değil, sizin bu işin genelinde sürdürdüğünüz tavır. Aksi takdirde pop müzik yapan birçok arkadaşımız, hemen bir rock albüm yapabilirler. Dinleyiciye büyük farklılıklar varmış gibi gelen şey aslında bana çok küçük ayrıntılar gibi geliyor. Benim için bir parçada akustik gitar, davul ya da ney kullanmak arasında hiçbir fark yok. Çünkü ben bir müzisyenim. Bana göre en büyük hata bir müzisyenin kendini birtakım kalıplara sokması. Benim derdim içimden çıkanı insanlarla dürüstçe paylaşmak.
- Müzik için hayatında feda ettiğin şeyler olduğunu düşünüyor musun?
Zor zamanlar oluyor tabii ki. Bazen “Bu mu yani?” dediğim oluyor. Müziğimi paylaşmaya aşığım. Hayatımı müziğin etrafında döndürmeye alıştım. Çocukken şarkıcı olmak gibi bir hayalim yoktu. Oyun olsun diye aynanın karşısında şarkı söylerdim, ama “bir gün şarkıcı olacağım” demiyordum. Kurslara gittim. Dersler aldım. Okul grubunda şarkı söyledim. Sonra kendime grup kurdum. Doğal bir süreçti bunlar. Albüm yapabiliyor olmam bunların sonucudur. Ben heyecanımı kaybetmemeye çalışıyorum. Ön planda tutmak istediğim şahsi kimliğim değil, müzisyen olarak varoluşum.
- Sempatik ve sıcakkanlı bir insansın. Hayat dolusun. Oysa şarkılarında bir o kadar isyankarsın, başkaldırıcısın. Olduğundan farklı gibisin…
Bütün gün isyan ederek, teslim olarak ya da üzülerek yaşayamazsınız. Ama hayatınızda öyle anlar vardır ki o beş dakika canınıza okur, yıkılırsınız. Bir şey üretmek insana şu imkanı sunar: O duyguyu estetik olarak abartabilirsiniz. Mutsuzluklarımı insanlarla çok paylaşmam. Bunları bu kadar içinizde hamurlaştırdığınız için oturup bir şey yazdığınızda genellikle bunlar dışarı çıkıyor. Bir gün belki içimden mutlu bir şarkı da çıkacak. Karar vererek yapmıyorum şarkılarımı. Hapşırır gibi içimden geliyorlar. Hüzünlü ve karamsar bir insan değilim aslında. Çok harika arkadaşlarım, sevdiğim bir ailem var. Sadece şarkı yazarken yaşadığım duyguyu abartabilme yeteneğine sahibim.
- İnsanlar yaşadıkları acıları açıklamaktan çekinir. Sen nasıl bu kadar cesaretli olabiliyorsun?
Kimden neden çekineyim ki. Yoldan kimi çevirseniz anlatacak bir hikayesi yok mudur? Benim hayat hikayem de bu. Erken yaşlarda zor şeyler yaşadım. Bunların üzerimde bıraktığı hüzün ve tortu olabilir. Ama bu aynı zamanda bana uzun vadede korkmamayı ve çekinmemeyi öğretti. Bu albümde hayata nasıl baktığımdan bahsediyorum. “Çamur mu sürmek istiyorsun birinin duygularına, önce senin ellerin kirlenecek” diyorum.
- “Şebnem dur abartma” dediğin oluyor mu?
Oluyor tabii ki. Bu, utanma ve sıkılmadan değil ama. Sizi kimlerin dinlediğini kestirme şansınız yok. 15 yaşında biri de dinleyebilir, 30 yaşında biri de. Sanatçı her zaman doğru olmalıdır diye bir düşüncem yok ama yine de yanlış algılanacak şeyler yazmamaya gayret ederim.
- Müzik bir insanın hayatını ne derecede etkileyebilir?
Müzik hakikaten çok güçlü bir şey. Müzik aslında bir ihtiyaçtır bilmediğimiz. Ekmek gibi, su gibi. Ekmek ve su bulamazsak bunların eksikliğini bünyemizde hissederiz. Ama müziğin adını hemen koyamayız. Müzik bizim estetik bir ihtiyacımızdır ve hayatımızda çok yer kaplar. Ben birinin tüylerini üç dakika boyunca diken diken edebiliyorsam, ne mutlu bana. Bir kez müzik ilacını alırsanız onsuz yapamazsınız.
- Rock müzik yapanlar marjinal hayatlar yaşayan insanlar gibi görülürler. Sen kendini bu anlamda nereye koyuyorsun?
Ben kendi hayatımı marjinal görmüyorum. Ama bu göreceli bir şey. Gençken rock müzik yapmak istiyorum dediğimde ailem bana destek oldu. Seçimlerime saygı duydular. Ama “Ne biçim şeylerle ilgileniyorsun, serseri mi olacaksın?” gibi bir tepki verebilirlerdi de. İnsanlar yasaklarla karşılaştıkça asileşirler.
- Şu sıralar rock müzikte fark edilir bir kıpırdanma söz konusu…
Bir ülkede dominant olan müzik türlerinin yanında evrensel kabul edilenler de vardır. Müzisyen dediğin kişi farkında olsun olmasın evrensel bir bakış açısına sahiptir. Artık dünyadaki her türlü bilgiye çok daha kolay ulaşabiliyorsunuz. Bu insanların müziğe bakışını değiştiriyor. Bence bu bir patlama değil, doğal bir süreç. Bu insanlar yıllardır küçük barlarda müzik yapan, müziği hayatının merkezi kabul eden insanlar. Şimdi tek tek albüm çıkarıp daha geniş kitlelere ulaşmaya başladılar. Müziğin esas yapıldığı yer stüdyo olduğu kadar biraz da sahnedir. Senelerdir sahnelerde müzik yapan insanların stüdyoya girip albüm yapmaları çok doğal değil mi?
- Şarkı sözlerin çok uzun ve şarkı söylerken bir yandan da şiir okur gibisin. Aslında biraz da şair değil misin?
Ben uzun şarkı sözü yazıyorum. Bir şarkı sözümden aslında üç şarkı çıkar. Bir söylediğimi bir daha tekrar etmemeye çalışıyorum. İnsanların çok alışkın olduğu kafiye anlayışlarına da uzağım. Benim müziğim tutarlıdır ama insan yenilikler de yapmak istiyor. İşte ben bu yenilikleri genelde sözlerde yapıyorum.
- Bazı müzisyenler için müzik ön plandadır. Senin için sözler daha mı önemli?
Benim için her zaman müzik daha ön plandadır ama bunun dışında bir şey söyleyeceksem o da müziğe yakışır bir şey olmalı. Çünkü bence bir şarkının içinde on kere aynı cümleyi geçirmek sizi dinleyen insanların zekasını küçümsemek anlamına gelir. Kendime bunu yakıştıramam.
- Ne tür müzikler dinliyorsun?
Ben herhangi bir müzik türüne kapalı biri değilim. Kendimce güzel bulduğum müzikleri dinlerim.
- Arkadaşlarınızla oturup içerken efkarlanıp Orhan Gencebay dinlediğin de oluyor mu mesela?
Daha öncelikli olarak dinlemeyi tercih ettiğim şeyler var. Ama Orhan Gencebay’ı da büyük bir keyifle dinlerim. Benim de iyi bir müzik dinleyicisi olarak kendime göre bir müzik zevkim var.
- Türkiye’de beğendiğin gruplar ya da müzisyenler hangileri?
Son yıllarda en çok beğendiğim ve dinlediğim albümlerden biri Mor ve Ötesi’nin albümüydü. Gerçekten her şeyi ile çok iyi bir albüm olduğunu, başarısının kesinlikle tesadüf olmadığını düşünüyorum.
- Peki başucu albümlerin neler?
Sevdiğim albümleri tekrar tekrar dinleyen biriyim. Mesela Satriani çok sevdiğim bir gitarcıdır. Deep Purple, white Sabbath, Pink Floyd gibi grupları da dinlerim.
- Son olarak Türkiye’nin ilk kadın rockçı’larından birisin. Bu bir sorumluluk getiriyor. Bu yükü omuzlarında daha ne kadar taşıyabileceksin?
Zaman zaman yorulduğumu hissediyorum. Türkiye gibi hiçbir şeyin standartlarda olmadığı bir ülkede iyi bir şeyler yaratmaya çalışmak elbette ki yorucu. Bazı şeylerin içi gerektiğinden daha fazla dolu. Ama madem bu işi yapıyorum; bundan şikayet etmek yerine el yordamı ile kendi iyi koşullarımı oluşturmayı seçiyorum.
HAYRANLARI ONU BESLİYOR
Şebnem Ferah, hayranlarıyla arasına duvar ören müzisyenlerden değil. Konserlerde, şarkı aralarında onlarla uzun uzun sohbet etmekten zevk alıyor. Şebnem Ferah’ın adına açılmış birden çok fan sitesi var. Ünlü müzisyen konser sırasında hayranlarıyla mutlaka sohbet ediyor.
- İnsanların yaşadıklarında, anılarında şarkılarının da payı var. Bu seni nasıl etkiliyor?
Bunun benim için ne kadar kıymetli bir duygu olduğunu anlatamam. Bu yüzden işimi özenerek yapmaya gayret ediyorum. Birilerinin evine giriyorsunuz. Belki vücut olarak değil ama sesinizle, beyninizle, duygularınızla…
- Adına pek çok fan sitesi var…
Bu yüzden uzun süredir kendime bir web sayfası yapmadım. Çünkü onların kendi aralarında güzel bir bütünlük var. Onların özgür alanlarına müdahale etmek istemedim. Hayranlarımla konser zamanlarında kuliste görüşüyoruz. Bu beni besliyor.
- Konserlerinde fan kulüp üyelerinle daha fazla ilgileniyorsun. Şarkı aralarında onlarla birebir konuşuyorsun. Diğer seyirciler bu durumdan rahatsız olmuyorlar mı?
Karşınızda elli kişi yüksek sesle size sesleniyor. Ben yapı olarak bunu görmezden gelebilecek biri değilim. Ama tabii ki arkada beş bin kişi var ve bu konuşmaların onlar için bir anlamı olmuyor. Belki zamanla en coşkulu dinleyicilerim daha sakinleşirler ya da belki ben zamanla herkesin anlayabileceği gibi konuşmayı öğrenirim, bilmiyorum. Sahnedeki insan her şeyi duyar, her şeyden haberdardır.
- Bu konsantrasyonunu bozmuyor mu?
Bozuyor tabii ki. Başka ülkelerdeki konserlerde bu yüzden sürekli anonslar yapılır. Fotoğraf çekmeyin, cebinizi kapatın gibi. Bizde böyle bir şey yapsak dinleyiciler demediğini bırakmaz